Temiz havayı solumak istiyoruz!!
Kdz.Ereğli Çevre Platformu'nun ( KERÇEP ) '' Ereğli halkı kent sakini değil, bu kentin asla değişmeyecek olan tek sahibidir. Ne ERDEMİR'den vazgeçeriz nede bu şehri terk ederiz. Bizler ivedilikle sağlığımızın güvence altına alınması talebinde bulunmaktayız. ''
Haber giriş tarihi : 06-10-2024 | 13 : 25 24
Haber güncelleme tarihi : 06-10-2024 | 13 : 25 24
Kdz.Ereğli Çevre Platformu'nun ( KERÇEP ) '' Ereğli halkı kent sakini değil, bu kentin asla değişmeyecek olan tek sahibidir. Ne ERDEMİR'den vazgeçeriz nede bu şehri terk ederiz. Bizler ivedilikle sağlığımızın güvence altına alınması talebinde bulunmaktayız. '' diyerek 05/Ekim/2024 Cumartesi günü Saat: 16.00 da Ereğli sahili süs havuzunda başlattıkları ve HER HAFTA CUMARTESİ günleri aynı saatte sürdürecekleri forum ilk hafta fazla katılım olmasada her hafta bu sayının katlanarak artacağından hiç şüphemiz yoktur. ''
KERÇEP, HER CUMARTESİ SAAT. 16.00 DA ÇEVRE VE HALK SAĞLIĞINI, ÇOCUKLARIMIZI VE GELECEĞİMİZİ, VATANDAŞLARI VE KENTİN HAKLARINI KONUŞMAK İÇİN KDZ.EREĞLİ SAHİLİ SÜS HAVUZUNUN YANINDA SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI VE HALKLA BULUŞMAYA DEVAM EDECEK.
Forumun moderatörü Cihangir Amca, açılış konuşmasına Nazım Hikmet’in Ellerinize ve Yalana Dair” şiirini okuyarak başladı.
ELLERİNİZE VE YALANA DAİR
Bütün taşlar gibi vekarlı,
hapiste söylenen bütün türküler gibi kederli,
bütün yük hayvanları gibi battal,
ağır ve aç çocukların dargın yüzlerine benziyen elleriniz.
Arılar gibi hünerli hafif, sütlü memeler gibi yüklü,
tabiat gibi cesur
ve dost yumuşaklıklarını haşin derilerinin altında gizliyen
elleriniz.
Bu dünya öküzün boynuzunda değil,
bu dünya ellerinizin üstünde duruyor.
Ve insanlar,
ah, benim insanlarım,
yalanla besliyorlar sizi, halbuki açsınız, etle, ekmekle beslenmeğe muhtaçsınız.
Ve beyaz bir sofrada bir kere bile yemek yemeden
doyasıya,
göçüp gidersiniz bu her dalı yemiş dolu dünyadan.
İnsanlar, ah, benim insanlarım,
hele Asyadakiler, Afrikadakiler,
Yakın Doğu, Orta Doğu, Pasifik Adaları
ve benim memleketlilerim,
yani bütün insanların yüzde yetmişinden çoğu,
elleriniz gibi ihtiyar ve dalgınsınız,
elleriniz gibi meraklı, hayran ve gençsiniz.
İnsanlarım, ah, benim insanlarım,
Avrupalım, Amerikalım benim,
uyanık, atak ve unutkansın ellerin gibi,
ellerin gibi tez kandırılır,
kolay atlatılırsın...
İnsanlarım, ah, benim insanlarım,
antenler yalan söylüyorsa,
yalan söylüyorsa rotatifler,
kitaplar yalan söylüyorsa,
duvarda afiş, sütunda ilan yalan söylüyorsa,
beyaz perdede yalan söylüyorsa çıplak baldırları kızların,
dua yalan söylüyorsa,
ninni yalan söylüyorsa,
rüya yalan söylüyorsa,
meyhanede keman çalan yalan söylüyorsa,
yalan söylüyorsa umutsuz günlerin gecelerinde ayışığı,
ses yalan söylüyorsa,
söz yalan söylüyorsa,
ellerinizden başka herşey
herkes yalan söylüyorsa,
elleriniz balçık gibi itaatli,
elleriniz karanlık gibi kör,
elleriniz çoban köpekleri gibi aptal olsun,
elleriniz isyan etmesin diyedir.
Ve zaten bu kadar az misafir kaldığımız
bu ölümlü, bu yaşanası dünyada
bu bezirgan saltanatı, bu zulüm bitmesin diyedir.
Nazım HİKMET
Cihangir Amca ;
“Ereğli Ereğli halkı üç yılda 590 gün zehirli hava soludu.
Peki! Bunun kaynağı ne?
Kim?
Erdemir Genel Müdürüne göre Erdemir değil. Çünkü ona göre Erdemir çevreyi ve havayı kirletmiyor. Peki! Biz neden ölüyoruz o zaman sayın genel müdür?
Çok merak ediyorum? Erdemir genel müdürü gittiği cenazelerde ölüm sebebinin kanser vakası olduğunu öğrendiğinde cenaze sahiplerinin karşısında utanıyor mu?
Ya da! Helalleşebiliyor mu? O cenaze namazında, hoca sual sorduğunda?
Cüruf taşeronda, rant her yerde, zehir sularımızda, köylerimizde!
Cürufun insan sağlığına zararlı kimyasal madde olduğu TÜBİTAK tarafından onaylandı! Buna rağmen cüruf taşeron aracılığıyla Erdemir dışına çıkarılıyor ve işgüzar muhtarlar tarafından sokaklara, köylere toz malzemesi olarak dökülüyor.
Hatta bu cüruflar ile köylerde futbol sahaları bile yapılıyor. Sonra bu cürufların zehirli kimyasalları yağmur suları ile içme sularımıza karışıyor.
Ereğli'de bir gazetenin kıymetli bir gazetecisi çok güzel bir haber yaptı. Bu habere göre Ereğli 2004'te sosyo-ekonomik gelişmişlik olarak 61 ili gerisinde bırakarak 32. sırada yer alıyor.
Peki! 18 yıl sonra ne olmuş? Ereğli 18 yıl sonra ne yazık ki 199. sıraya gerilemiş.
Bu süreçte Ereğli hep geriye giderken Erdemir sürekli büyümüş gelişmiş. Sözümüz yok! Gurur duyarız. Fakat soruyoruz! Hani birlikte büyüyecektik?
Havasını, suyunu, ormanını, denizini, hayvanlarını mahvettiğiniz Ereğli'ye bir gram faydanız oldu mu? Gazetecinin yaptığı haberler de kanıtlıyor ki! HAYIR!!
Aslında bu çevre, üretim ve madencilik arsızlığındaki fütursuzluk ve ihanet cesareti kadınlarımız, hayvanlarımız, çocuklarımız, işçilerimiz, emeklilerimiz, emekçilerimiz, öğretmenlerimiz, sağlıkçılarımız ve hayatın her alanında var. İşte asıl sorgulamamız gereken şey budur sevgili dostlar. Nereden alıyorlar bu cesareti.
KERÇEP’in 24 bileşeni ve 110 gönüllü üyesi var. Tüm bileşen ve gönüllüleri göreve davet ediyoruz. Hep birlikte sesimizi yükseltmeye çağırıyoruz.
Arkadaşlar bu çağrıya kulak vermek, sesimizi yükseltmek şimdi değilse ne zaman olacak?
Ereğli, Alaplı ve çevre köylerdeki tüm canlılar nefes alamayacak duruma geldiğinde mi? SORUYORUZ!!
Bizler, duyarlı olan herkesi her hafta Cumartesi günü saat 16.00'da burada buluşmaya davet ediyoruz. Sevgili dostlar! Çok geç olmadan duyun sesimizi, duyurun sesinizi!!
Bu hava ve çevre kirliliği ilk önce kimleri etkiliyor biliyor musunuz dostlar?
İlk olarak Erdemir'de çalışan işçi kardeşlerimizi, emekçilerimizi etkiliyor!
Birçok işçi kardeşimizi çalışırken veya emekli olduktan kısa süre sonra solunum yolları hastalıklarından, kalp krizinden ve kanserden kaybettik veya bazılarının tedavileri sürüyor.
BİZLER SAĞLIKLI HAVAYI SOLUYARAK YAŞAMAK İSTİYORUZ. PİSİPİSİNE ÖLMEK KADERİMİZ OLMAMALI!!
ÇEVREYİ KİRLETMEDEN, HALKIN SAĞLIĞINA ZARAR VERMEDEN ÜRETİM YAPMAK ZOR OLMASA GEREK.’’
CHP’den milletvekili aday adayı olan ve Foruma katılanlardan Türkan Eryiğit çevre kirliliğinin son bir yılda daha da çoğaldığına dikkat çekerken, dalından koparıp bir meyve bile yiyemediklerini ifade ederek;
“Hastaneye insanlar sürekli olarak, solunum yetmezliği şikayetiyle gidiyor. Evlerimizin cam kenarlarında biriken siyahlıklar 1 senedir daha da çoğaldı. Önceleri bu kadar çok değildi ama 1 senedir arttı, sil sil gene aynı o camlardan simsiyah su akıyor. Bunun sebebi neyse çözüm bulunması gerekiyor. Ben bahçe yapıyorum kendi doğal suyumu kullanıyorum gene de onları yıkarken beyaz sirke kullanıyorum üzerlerindeki zehir gitsin diye. Dalından koparıp meyveyi yiyemez hale geldik. Bütün bunlar olurken nasıl sessiz kalmamız beklenir ki! Çünkü ben 10 senedir o evde oturuyorum, eskiden de oluyordu hafif siyahlık ama bu bir senedir hele hele son dört aydır tamamen siyahlaştı resmen zehir soluyoruz. Akşam siliyorum sabah siliyorum camları, bıktım artık zaten silmeyi bıraktım hortumla yıkıyorum. Nimet İlköğretim’in orada oturuyorum, direk pislik bize geliyor. Ama çok üzgünüm Ereğli’nin havası bu kadar kirliyken bizim halkımız nerede? Neden sesleri çıkmıyor? Bu kadar da korkak olunmaz ki!! Ereğli’nin pis havasını soluyan bu kadar bir avuç insanmıyız yani.’’
Kdz. Ereğli Tarih Doğa ve Kültürünü Yaşatma Derneği başkanı Aydın Erol;
“Yalan rüzgarı ile kandırılıyoruz” dedi ve Erdemir’in Ereğli’nin havasını, suyunu, toprağını kullanırken vergi bile ödememesini eleştirdi. “Halka açık bir şirket Erdemir’in faaliyet raporlarına baktığımız zaman sürdürülebilir üretim internet sitesine baktığımız zaman temiz üretim yani bir yalan rüzgarıyla karşı karşıyayız. Her şey yalan. Gerçek burada bizim gözlerimizin gördüğü yerde gerçek. Dolayısıyla bu kıymetli toplantıyı çok önemsiyorum. Halkın desteklemediği hiçbir şey başarılı olamaz dolayısıyla en son bu endüstriyel bölge ilan edilmesiyle beraber Ereğli’nin boynuna atılmış bir ilmek Ereğli’yi boğan bir sistemdir. Havasını suyunu toprağını kullanacak ama hiçbir şey vermeyeceksiniz ve Ereğli’ye de kamu adına hiçbir vergi ödemeyeceksiniz böyle bir şey yok yani. Onun için hep birlikte mücadeleye devam.”
Etkinliğe katılan CHP’nin Zonguldak Milletvekillerinden Eylem Ertuğrul;
“Siyaset yapmak istemiyoruz ama siyaset maalesef her şeyin göbeğinde var. Özellikle Batı Karadeniz ormanlarına baktığınız zaman, yakın zamanda verilen ruhsatlara baktığınız zaman binlerce yıllık bir süreçte oluşmuş kaliteli ormanlarımızın talan edilmeye çalışıldığını görüyoruz. Şimdi biz bugün burada Ereğli grubu olarak toplandık ama Türkiye’nin dört bir tarafında maalesef çevre tahribatı artarak devam ediyor. Ama şunu da görüyoruz ki yine Türkiye’nin dört bir tarafında duyarlı vatandaşlar aynı şekilde direnmeye devam ediyor. Biz de senelerdir olduğu gibi daha önce pek çok bölgemizle ilgili işte Köseağzı bölgesindeki problemler için, Kireçlik Termik Santrali için nasıl bir araya gelip mücadele verdiysek bölgemizin en azından talan edilmesine elimizden geldiğince engel olmaya da çalışıyoruz. Şimdi yakın süreçte yaşadığımız özel endüstri bölgesi ilan edilme süreci var. Buradaki bakış açışının çok doğru olmadığını düşünüyorum şuanda, yani Erdemir Özel Endüstri Bölgesi olacak, Ereğli’ye para vermeyecek, Ereğli’nin maddi kaybı olacak böyle bir şey yok, Erdemir sen Ereğli’ye parayı öde Ereğli’nin çevresini havasını kirlet, Ereğli’nin sağlığını boz, Ereğli’nin çevre şartlarını boz ama parayı öde! Öyle bir anlayış da yok. Para ayrı bir mevzu ama biz hepimiz şunun farkındayız bir sağlıkçı olarak da ben hepinizden biraz daha fazla ilgileniyorum, daha fazla bilgiye sahibim. Bölgemizdeki artan solunum yolu hastalıklarını, kanserli insanları tedavi edebilmek için ve bölgemizdeki eksik olan sağlık hizmetlerini tamamlamak adına ülkenin dört bir yanında bağlantılarımızı kullanarak yardımcı olmaya çalıştık. Bunların hep içinde yaşadık ve bu süreçte şunu gördük sağlık gittikten sonra parayla geri getirmek çoğu zaman maalesef mümkün olmuyor. O yüzden şöyle bir anlayışımız olmamalı, hadi Erdemir özel endüstri bölgesi olma süreci devam ediyor ve sonunda iptal oldu! Ne olacak o zaman Erdemir Ereğli Belediyesine ödemesi gereken vergileri versin ve havamızı da kirletmeye devam etsin mi diyeceğiz, öyle bir anlayışı kabul etme şansımız var mı? Hayır yok. Olamaz da! Şimdi ben Kestaneci tepede oturuyorum Ereğli’de olduğum günlerde her sabah denizin üzerine bakıyorum elimde videoları da var ve burada neyi soluduğumuzu çok net bir şekilde görüyorum. Balıkçılık yapan arkadaşlar biraz denize açıldıktan sonra fabrikanın bu bölgeye neleri bıraktığını net bir şekilde görüyorlar. Ben gittim genel müdürle de görüştüm, bazı projeler var. Bu aşırı tozumanın ağırlıklı olarak kok fabrikasından kaynaklandığı belki filtrelerin teknolojilere uygun olması belki yeni bir kok fabrikasıyla birlikte bu tozuma oranının azalacağı ile ilgili projeleri var ama zaten kağıt üzerinde baktığınız zaman Erdemir çevre üzerindeki sanki bütün yükümlülüklerini yerine getirmiş gibi görünüyor. Hava kontrol istasyonlarına bakıyorsunuz yeterli ölçüm yapılmıyor bazı günlerde ölçüm sonuçları hiç yok. Bununla ilgili hukuki açıdan ne yapabilirim bölge milletvekili olarak soru önergesi veriyoruz kardeşim ölçüm istasyonları yeterli değil burası sonuçta çok büyük bir sanayi tesisinin olduğu bir şehir neden yeterli ölçüm yapılmıyor ve şeffaf bir şekilde bunlara cevap verilmiyor. Hiçbir şekilde yanıt yok. Üstü kapatılmaya çalışılıyor. Şu an görevi başındaki mevcut Genel Müdür ‘’ yeşil çelik projesi iddiası var ben diyor nisan ayında, kok fabrikasının yanında halka piknik yaptıracağım ‘’ diyor. İnşallah yaptırabilir yani bundan çok büyük mutluluk duyarız. Bakacağız göreceğiz ama şu bir gerçek arkadaşlar hemen yakında sağlık tesisimiz var bu sağlık tesisinde filtreler var bunlar belli bir süre ile değişiyor. Değişmesi gerekiyor ve değişiyor ama bunların belli bir ömrü var mesela bu filtre 12 ay gidiyor ama son üç seneye dört seneye baktığınız zaman 28 gün 27 gün de filtreler tıkanıyor. Bu Ereğli’de tozumanın ne kadar arttığının ayda bir göstergesidir. Bu noktada hep şunu söylüyorum bu mücadeleleri orada yaşayan insanlar sahiplenmediği sürece biz bir avuç duyarlı insan diyelim bu konularda efor sarf eden insan olarak bir arada kalırız sadece. Bunda da istediğimiz başarıya ulaşmamız imkansız. Ne zaman biz bu memlekette yaşayan bilinçli, duyarlı halkı bu mücadelenin içerisine katarız işte o zaman başarılı oluruz. Sağlık sorunu sadece burada toplanan bizlerin sorunu değil, bu toplumun sorunu, hepimizin sorunu. Tüm Türkiye içinde aslında söz konusu olan bu, tüm dünyada insanlar birlik içinde bu şekilde birleşerek kitlesel hareket ediyor. Bu nokta da bir yandan hukuki mücadeleler sürecek ve diğer yandan biz etrafımızdaki insanlara anlayacakları zamana kadar ısrarla, bıkmadan anlatacağız. Ama şunu da söylemeden geçmeyeyim acı bir gerçek şuan Ereğli’de yaşayıp da meydana gelen hava kirliliğinin farkında olmama gibi bir ihtimali var mı? Yok! Hiç mi balkon yıkamıyorsunuz? Hiç mi araba yıkamıyorsunuz? Hiç mi sahilde yürüyüşe çıkmıyorsunuz? Hiç mi başka bir şehre gittiğinizde ne kadar rahat nefes alıp verdiğinizi fark etmiyorsunuz? ”
Kdz. Ereğli’nin eski müftülerinden merhum Mehmet Ali Çimenoğlu'nun torunu Sezai Çimenoğlu, her sabah kıpkırmızı bir zehirin Erdemir’in üzerini kapladığına değinerek “Bu kadar insanı bir tekneye doldurup sabahın beşinde, altısında durumu göstermek istiyorum. Denizci olarak her sabah bunu görüyorum ve her zaman kıpkırmızı bir duman kıpkırmızı bir zehir Erdemir üstünde ve böylece havada yayılıyor. “
KERÇEP Koordinatörlerinden Önder Öner hava kirliliğini ölçen cihazın bulunduğu alanında yanlış olduğuna dikkat çekerek, Ereğli’de standartının 4-5 katı kirlilik olduğuna değindi;
“Ereğli’deki hava kalitesini izleme istasyonu Kışla’da, hemen organize sanayi bölgesinin arkasında. Sadece 1 tane. Ereğli’nin en fazla havasının kirlendiği yer orası değil. Zonguldak’ta nüfusu Ereğli’den az olmasına rağmen 6 tane var. Aslında Kepez vadisi olmalı. Her zaman görüyorsunuzdur, kirli hava buradan başlıyor kepez’e doğru devam ediyor, çünkü Erdemir’in bütün yakma üniteleri, kok bataryaları, Sinter, yüksek fırınlar, çelikhanesi ayrıca ham madde stok alanları o vadide, oradan çıkan tozlaşma daha fazla ve her tarafa yayılıyor. Normalde orada en az bir tane hava kalitesi izleme istasyonu olmalı. Ereğli’de Kadı Tarlasında da olması lazım Kandilli’de olması lazım Alaplı’da da olması lazım Gülüç’te olması lazım ama bir tane var. Ve Ereğli’de Türkiye’nin en büyük sanayi tesisinden bir tanesi olan Erdemir var. Erdemir’in içerisinde sanayi tipi hava kalitesini izleme istasyonunun olması lazım. Oradan çıkan sonuçların da halk ile paylaşılması lazım. Çünkü Erdemir’in çalışmasının bedelini hep birlikte ödüyoruz. Şu anda şehrimizde 120 bin kişi yaşıyor. Yani 180 bin kişi köylerle Alaplı Akçakoca’yı da dahil edersek 250 bin kişiyi ilgilendiren ölçüm, en az etkileyen bir yerde kurulu. Bakınız biraz önce Cihangir de bahsetti şöyle bizim KERÇEP olarak yaklaşık 3,5 yıldır 3 yıl 9 ay boyunca takip ettiğimiz hava kalitesi sonuçları var. Bunu hava kalitesi uluslararası ağından alıyoruz. 1365 günün 601 günü normal sınırlarının üzerinde yani burada yaşayan insanlar tozlaşmanın ağır olduğu bir hava içerisinde yaşıyor. Yani yaşamımızın yüzde 45 e yakın bir zaman diliminde sağlığa zararlı bir havayı soluyoruz. Diğer taraftan Ereğli’deki var olan kanser hastalarımızın oransal olarak değeri Ereğli dışındaki Zonguldak’ın 3 buçuk katı. Bakın hava kirliliği sonuçları kabul edilebilir seviyenin, normalde olması gerekenin 4 buçuk katı Ereğli’de. Kanser hastamız da Ereğli dışındaki Zonguldak’ın oransal olarak 3 buçuk katı. Yani bunlar arasındaki ilişki birebir var. Diğer taraftan Kerçep’in Ereğli’de yaptığı anketlere göre iki aileden birinde solunum yolu hastalığı var. Lösev kanser hastalarının çok yüksek olduğunu söylüyor. Bunlar birbirleriyle direk ilişkili olmalarına rağmen maalesef Erdemir yönetimi Ereğli’yi zehirlemiyoruz diyerek aklımızda tabiri caizse dalga geçiyor.”
Ereğli Halk otobüsçülerinden Hilmi Başkan, Erdemir kaynaklı çevre kirliliğinin tarıma da zarar verdiğini dile getirdi;
“Benim dere kenarında 20 dönüm yerim vardı ben bıraktım Erdemir’i bıraktım artık, 3 seneden beri selden bir şey alamıyorum. Kusura bakmayın Saffet Bozkurt milletvekilimiz de her yerde boy gösteriyor ama şu Erdemir’e köprünün altını yaptırtamadı. Söz verildiği halde üç gün evvel yine sel oldu. Hangi vatandaşımızın haberi var kimsenin haberi yok. 20 dönüm bahçemiz var babadan kalma su altında kaldı. Kocaman bahçede 10 ocak fasulye kalmış geri kalanını almış götürmüş su. Şimdi Erdemir sadece hava ile değil çevreye komple zarar veriyor. Süleymanbeyler’den aşağısı 3 seneden beri sel felaketi yaşıyor. Erdemir şu Gülüç köprüsünün altı bir kırılsa belki Ereğli nefes alır belki 20-30 tane köy nefes alacak. Benim üç yıldır zararım 100 milyonun üzerinde. Bana kim verecek bunu? Bir buçuk metre kota yüksekliği Bölücek’te 3 metre atar. Zaten 3 metre olduğu zaman suyun bize zararı yok.”
Nerede bir çevre sorunu var ise orada olan ve ülke genelindeki tüm hukuk mücadelelerinde hep en ön safta olan Av. Yakup Okumuşoğlu Covid döneminde 30 artı 1’e dikkat çekerken, Zonguldak’ın neden 30 büyük şehrin dışında anons edildiğine vurgu yaptı;
“Burada benden önce halkın konuşması lazım diye düşündüğümden ben şu anda dinlemek ve izlemekteydim. Ama şu kadarını söyleyeyim Cumhurbaşkanı boşuna Zonguldak 30+1 demedi. 30+1 aslında Erdemir’dir aslında TTK’da çalışan işçilerdir soluduğumuz havadır. 30+1’den kaynaklı olarak burası özel 31. İl olarak ilan edildi Covid zamanında, bunu bilelim bizim ciğerler gitmiş daha da gidecek çünkü Erdemir de üretimi arttırıyorlar sürekli ve o üretim arttıkça emisyonlar artıyor bu emisyonlar arttıkça da bu kentlerin üzerine bunlar çevre ile ilgili önlemler yeteri kadar alınmadığı için bir zehir olarak akıyor, akacak ve bizlerin çoluğumuz çocuğumuz bu kentte yaşıyor. Bizler bu kentin ekmeğini suyunu içiyoruz yiyoruz. Bizim buradan başka Ereğlimiz yok, bizler burada doğuyoruz, yıllardır burada yaşıyoruz, burası bizlerin memleketi, doğup büyüdüğü, doğduğu yer, doyduğu yer. Dolayısıyla hem kentimize sahip çıkmamız gerekiyor hem de kanunen belediyeye herkesin ödemesi zorunda olduğu vergiler var. Sen de ödüyorsun ben de ödüyorum ama sanki Erdemir bizden daha fakir, sanki Erdemir’in parası yokmuş gibi, bizleri zehirlediği yetmezmiş gibi Erdemir vergide ödemiyor. Böyle bir dünya yok. Böyle bir dünya olamaz. Dolayısıyla bunun mutlaka gündeme getirilmesi lazım. Bu haksızlığın konuşulması lazım bu kentimize yapılan büyük bir haksızlık Erdemir dünyanın en büyük şirketlerinden bir tanesi! Ne demek emlak vergisini ödememek, ne demek imar harç ve cezalarını ödememek. Neden atık ve su bedelini kanalizasyon bedelini ödemeyecekmiş neden ödemeyecekmiş? Böyle bir durum olamaz. Havamızı da kirletmeyecek, sağlığımızı da bozmayacak, vergisini de, harcını da, cezasını da ödeyecek. Yani hangi kararname olursa olsun hangi talimat olursa olsun hangi kanun olursa olsun bu adaletsizliktir. Bu hukuka uygunsuzluktur. Biz bunları tartıştık yargıda ama yargının da durumu malum nasıl bir karar çıkar bilmem ama bu bizim burada olan haksızlığı dile getirmemize engel bir durum değil. Mahkeme ne karar verirse versin. Erdemir bu kente haksızlık yapıyor. İnsanlar tarafından bunun bilinmesi lazım ben bu kadarını söyleyeyim, başından beri forumu büyük bir keyifle izliyorum, dinliyorum iyi ki varsınız, iyi ki geldiniz ama en önemlisi burada her hafta bunu sürekli hale getirmek suretiyle büyütmek, daha da büyütmek, hep birlikte sesimizi yükseltmek ve bunların hatalarını gözlerine sokmamız gerekiyor. Yapmamız gereken birlikte olursak güçleniriz, sesimizi duyururuz ve sağlığımıza da sahip çıkmış oluruz.’’
Foruma katılanlar her hafta aynı saatte buluşmak ve etkinlikleri daha kalabalık bir kitleye dönüştürme konusunda söz birliği ederek dağıldılar.
Haber : kdzereyli.com
Dünyadan
Çok Okunanlar
» Henüz BUGÜN Haber Görünmüyor