Özgürlüğün ilk şartı insanlar arasındaki eşitliktir.

Toplumların milletleşmesi, milletlerin de özgürlük içinde ve çağdaşlık yolunda ilerlemesinin ilk şartı insanlar arasındaki eşitliktir.

Yüzyıllar boyu farklı kıta ve coğrafyalarda egemenlik süren büyük bir devletin külleri üzerinde verilen bağımsızlık mücadelesinden sonra kurulan 100 yaşındaki cumhuriyetimiz de bu temel üzerine kuruldu.

1922’de sonuçlandırılan savaşların ardından, hemen bir sene sonrasında ilan edilen Cumhuriyet, en sağlam devrim ve ilkelerle bezendi. Toplum yaşamının her alanında milletimizle birlikte gerçekleştirilen atılımların her biri, Türkiye Cumhuriyeti’nin bu günlere sarsılmadan gelebilmesinde en önemli faktörler oldu.

Kuşkusuz, her ilke ve devrimin özünü oluşturan özgürlük ve eşitlik; ümmeti millet, ferdi vatandaş yapan dayanaklardır. İnsanların kölelik ve sömürgeye alıştırılmak istendiği uzun yılların sonunda, erkeğinden kadınına her bir Türk evladına kayıtsız şartsız özgürlük imkanı veren bu değerler, zayıf ve yoksul milletler üzerinde işgalci olma zihniyetinin yaygınlaştırılmak istendiği bir dönemde Türk milletini farklılaştıran ve ona gıpta ile bakılan bir ortamın sağlanmasına da zemin hazırladı.

Bağımsızlık mücadelesini kahraman kadını ile birlikte omuz omuza veren önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 5 Aralık 1934 tarihinde asil Türk kadınına sağladığı seçme ve seçilme hakkı, bir ölçüde de kadınımızın millet ve vatandaş olma kavramları içindeki asıl yerinin ortaya konması anlamına gelmiştir. Cumhuriyet’in ilk on yıllık serüveni içinde yapılabilenlerin tamamında; eğitimden sağlığa, sanayi atılımlarından tarıma kadar her alanda kadının emek ve gücünden yararlanılan ülkemizde, 5 Aralık 1934 o kadının saçına takılan en görkemli taçlardan biri olmuştur.

Türk kadınına seçme ve seçilme hakkının verilmesi, her şeyden önce millet olma bilincine yeni yeni geçen toplumumuzda özgürlük ve demokrasi filizlerinin olgunlaşmasını sağlamıştır. Türk kadını, kendisine güvenen Ata’sından aldığı ilhamla, toplumsal yaşamın her alanında fikir ve karar sahibi olabilme hakkına da sahip olmuştur. Sivil toplum yaşamından demokratik kitle örgütlerine, devlet bürokrasisinden siyasete, yerel yönetimlerden spor ve sanata kadar birçok alanda adı olan kadın, diğer yandan seçme, seçebilme, görev alabilme ve karar verebilme hak ve iradesini de elde etmiştir.

Bir zamanlar bu ülke toprakları üzerinde sömürü düzeni yaratmaya çalışan milletlerden bile daha önce bu hakkı kendi milletinin kadınına tanıyan Atatürk’ün bu kararlılığı, O’nun sahip olduğu yüce asaleti gösterdiği kadar kadınımızın mayasında bulunan değeri de ortaya çıkaran bir duruş olmuştur.

89 yıldır kadınımızın sahip olduğu; gerek hak ve özgürlükler gerekse de demokratik ve sosyal hukuk devleti açısından her türlü olanağından yararlanılan seçme ve seçilme hakkı, bütün bu gerçekler ışığında, Türk milletinin en önemli ilklerinden biri olarak ayrı bir anlam taşır.

Bu değeri bizlere armağan eden; sorumluluklarıyla omuzlarımıza ayrı ama onurlu bir yük de veren bu hak için bile Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e minnet ve şükran duyulması yadsınamaz bir gerçektir.

Ne mutlu Ata’sının yolundan giden, Cumhuriyetçi, Atatürkçü, laik; devletini, yurdunu, bayrağını ve milletini her şeyin üstünde tutan Türk kadınına!

Ali KOCAMANOĞLU

CHP Karadeniz Ereğli İlçe Başkanı

Haber : kdzereyli.com