AİLEDE KADIN OLMAK, AİLENİN KADINI OLMAK
23 Aralik 2024 15:35:17
Annemi amansız hastalık nedeniyle kaybettik.
Tüm anneler gibi o da 95 yıla sızdırdığı hayatını bizlere adadı.
Sadece annem değil, sırdaşım ve arkadaşımdı.
Bu yazımı yaşadığımız günleri anarak yazdım.
Rahmetli babam ile birlikte nurlar içinde yatsın
lar.
AİLEDE KADIN OLMAK, AİLENİN KADINI OLMAK
Çekirdek ailede kadın olmak; evi yönetmek, çocukları yetiştirmek, aile birliğini ayakta tutmaktır. Geçmişte yokluk ve fakirlik içinde, evde su ve elektrik yokken ailede kadın olmak çok daha zordu. Ninelerimiz ve annelerimiz bu zorlukları yaşayarak bizleri yetiştirdiler. Hepsinden Allah razı olsun.
Geniş ailelerde ise ailede kadın olmak, eş ve çocuklarıyla ilgilenmek dışında, büyük evin düzenine uymak ve görev paylaşımına göre ek hizmetler üstlenmektir.
Türk töresine göre evin kadını Hanım’dır. Erkeğin- Han’ın en büyük yardımcısı ve danışmanıdır.
Geniş/ büyük ailelerde, aynı evde veya ayrı evlerde yaşasalar da lafı sözü dinlenen Ailenin kadını vardır. En yaşlı kişi olması gerekmez. Bilge tavırları, hoşgörüsü, dirayeti ve asaletiyle kabul görür.
Çok konuşmasa da herkesi izler, kaşıyla- gözüyle yönetir. Zekidir. Kriz yönetir. Erkekler anlaşamazsa devreye girer ve tavır koyarak son sözü söyler.
Ana olduğu için kucaklayıcı, koruyucu ve mücadelecidir. Evine, ocağına, erine ve çocuklarına yönelik her türlü tehdit ile gözünü kırpmadan savaşır.
16 Aralık günü 95 yaşından gün almış annem Emine İrşat GÖĞEZ (Rahşan hanım) yakalandığı amansız hastalıkla savaşında yenildi ve artık rahmetli babam ile birlikte.
4 çocuğu, 7 torunu ve 5 torununun çocuğunun gün ve saatiyle doğum gününü ezbere bilir, hepsinin dert ve sevincini günlük raporlar alarak izler, kafasına takılan bir şey olursa telefon açıp sorardı. Hepsinde emeği vardı.
Bununla da yetinmez, hepsi vefat etmiş kardeşlerinin çocukları ile torunları nerelerde neler yapıyorsa, görümcesi ve kayınbiraderinin çocukları ile torunlarını da izleyerek bilgi alırdı.
Birleştiriciydi. Kavga etmez, kavga edeni de sevmezdi. Kızınca her anne gibi çok iyi terlik atardı.!
En kötü sözü “eşşek kafalı” idi.
Dedem tahsildar Salih efendinin subay, banka müdürü, Haliç tersanesinde memur ve ev hanımı olan ablasından sonra 5’nci çocuğu olarak ilkokulu Gerze’de ve ortaokulu Sinop’ta bitirmişti. Bıraksalar Profesör olacak zekâya sahipti. Bilgi yarışmalarında gençlerin bilemediği soruları cevaplar, eğitim çok kötü diye dert yanardı.
Ortaokulda öğrendiği “İl pleut Bergére” şarkısını çok sever ve bazen de söylerdi.
Günlük siyasi ve ekonomik gelişmeleri izler, beğenmediği zaman “Bunlardan daha iyi yönetirim. Böyle devlet adamlığı olmaz.” Diyerek kızardı. İş hayatımda toplantının arasında aradığında ara verirdik.
Müthiş hafızası vardı. Anlattıklarımı yıllar sonra hatırlar/ hatırlatırdı. Bazen ben hatırlayıp da, o hatırlamazsa suç işlemiş gibi mahcup olurdu. Yaşlanıyorsun anne der, gülüşürdük.
Kızım Hazal, çocuğumun zekâsı babaannemin akıl zekâtı kadar olsa yeter dedi.
2000’de babam vefat ettikten sonra tek başına ve özgür yaşadı. Çocuklarının yanında bir haftadan fazla kalamaz, bahane bulup evine dönmek isterdi. Hastalığının son haftasında aldığı morfinlerle bilincini kontrol edemese de, zar zor kurduğu son cümlesi “beni eve götürün” oldu.
Üzülerek sonda ve yatağa bağlı olduğu için bu vasiyetini yerine getiremedik. Vefat ettikten sonra site sakinleriyle helalleşti. 110 haneli sitenin Emine teyzesiydi.
Benimle baş başa sohbet etmeyi ve arabayla gezmeyi çok severdi. Dikmen’in Büyükkızık köyüne gittik, adeta çocukluğunu yaşadı. Dedesi ve benim de adını taşıdığım 110 yaşında vefat eden, Kuvay-ı Milliye askeri, çeteler ve çapulcularla dağlarda savaşmaktan zaman bulup ilçesi Gerze’ye bile gidemeyen Kara Ahmet’in torunları ve torunlarının çocuklarıyla buluştuğunda çok sevinmişti.
“Ailemiz içinden saygısız, uğursuz, devletine hayırsız kimse çıkmadı. En büyük gururum budur” derdi.
Batı Karadeniz’i sahilden gezdik. Doğu Karadeniz planımız da vardı. Olmadı.
Yolda hiç susmazdık. Ülke sorunları, torunlar ve akrabalardan konuşurduk. Arkaya geç uzan desem de, ayaklarını sarkıtmasına rağmen adeta Co-Pilot gibi geçtiğimiz yerleri dikkatle izlerdi. “Babanın arabası ve şoförlüğü yoktu. Bartın- Cide- Sinop ilçelerini ve köylerini gezemedik. Allah razı olsun sayende hepsini gördüm” derdi.
Geçmişte işim nedeniyle arabayla Konya ve Ankara seyahatlerimde de birlikteydik. Bir karavan alıp gezelim, yorulunca yatar uyuruz dediğimde sevinirdi.
Bu nesil, amazon kadınları gibidir. Onlarla her yola gidilir.
2 gün aramasam, seyahatten eve geldiğimde telefon açar, “neredesin sen bee” diye hesap sorardı.
Kısıtlı imkânlarla 4 çocuk yetiştirdi. GÖĞEZ- DURU- YAVUZÇETİN- ÖZER- KÖKSAL AİLELERİNİN KADINI OLMAYI SONUNA KADAR HAK ETTİ.
Sadece annem değil, sırdaşım ve arkadaşımdı. Hayalleri ve hayat planları vardı. Bazen uçuk projeler anlattığımda, anlamayınca “ne diyo bu be” derdi.!
Babam ile birlikte huzur içinde uyusunlar. Yattıkları yer incinmesin. Allah her ikisini de cenneti ile mükâfatlandırsın. Seni çok seven oğlun Ahmet Baybars GÖĞEZ
Bilgi paylaşınca güzel