Bizim kentlerimiz ve yerel hizmetler
20 Kasim 2024 14:09:19
Merhaba sevgili okuyucularım, Gürcan Banger Köşe yazarı arkadaşın çok doğru tespitli bir yazısını sizlerle paylaşmak isterim.
Üreten, kendi kendine yeten ve yerinde üretip tüketen KENTKÖY modelini destekliyor.
Ayrıca kent kültürünü geliştirmek ve farklılıklarını ön plana çıkarmak kentlilik bilincinin gelişmesini de destekler.
Bizim kentlerimiz ve yerel hizmetler
Son yıllarda kentlerde yaşanan en önemli değişikliklerden biri, yerel hizmetlerin giderek kamu hizmeti özelliğini kaybediyor olmasıdır. Mesele, belediyelerin yerel hizmetleri taşeronlar aracılığı ile daha az maliyetli sunmaya çalışmaları değildir. Yerel hizmet anlayışının yerini, hızla piyasa hizmeti anlayışının almaya başladığını yaşadığımız kentlerde de gözlüyoruz.
Vatandaşa hizmet sunulmasında; kamu yararı ve sosyal hedefler anlayışının yerini kazanç elde etme ve kâr yapma yaklaşımının aldığına dair kuşkumuz kalmadı. Hizmetler satışa sunularak ticari hale getirilirken, 1980 sonrasında esen neo-liberal rüzgârların etkisiyle kentli yurttaş kavramının yerini de müşteri yaklaşımı almaya başladı. Günümüzün ekonomik düzeni, her şeyi alınır-satılır meta haline dönüştürüyor.
Belediyelerin daha az maliyetli hizmet üretmeleri amacıyla yerel hizmetleri aracılara yaptırmaları ile bu hizmetleri satarak gelir ve kâr elde etmeleri anlayışları birbirinden çok farklıdır. Zayıf ve ağır aksak yürüyen ulusal ekonomilere müdahale eden küresel güç odakları, yerel yönetimlerin de bir satıcı-müşteri ilişkisi içinde olmalarını yeğlemekte ve dayatmaktadırlar. Dolayısıyla yerel hizmetlerin taşeronlaşması, küreselleşmenin kent üzerindeki etkilerinden bir diğeri olarak algılanmalıdır.
20’nci yüzyılın son çeyreği (1975-2000 arası), üretim teknolojisi sorunlarının aşıldığı ve üretimin genel anlamda bir problem olmaktan çıktığı bir dönemdir. Günümüzde üretim sorunlarının yerini, pazarlama ve satışta yaşanan rekabet sorunları almıştır. Bugün işletmeler bir mal veya hizmeti üretmekten daha çok, onu satabilmek ve rekabetçi piyasalarda ayakta kalabilmek çabası içindedirler. Mal ve hizmetin kolaylıkla üretilebildiği bu dünyada bilişim, iletişim ve lojistikteki gelişmeler sayesinde ürüne ve fiyat-stok bilgisine ulaşmak da kolaylaşmıştır.
Kırlar, tarımsal üretimin alanlarıdır. Kentler ise tarihte sınai üretimde öne geçişleri ile ayırt edilmişlerdir. Fakat yukarıda sözünü ettiğim mal ve hizmet üretimindeki patlama, kentleri tüketim mekânları haline dönüştürmüştür. Bu süreçte kentlerin üretim merkezleri olmaktan daha çok, tüketim alanları haline dönüştüğünü gözlüyoruz. Ekonomileri ve sosyal yapılanmaları güçlü olan kentler, küreselleşmenin kenti sanal bir tüketim dünyası haline dönüştürmesini engellerken; iç dinamikleri gelişmemiş, zayıf yapılı kentler bu rüzgârlara direnmekte zorlanmaktadır.
Küreselleşmenin en sevimsiz görünümlerinden biri; kentleri aynı mekânsal görünüm, aynı yapım malzemesi ve aynı kültürel doku ile doldurmasıdır. Herhangi bir kentin merkezine gittiğinizde; çevrenizi saran küresel markaların veya her yöndeki aynı görünüme sahip mağazaların ve taklit kent mobilyalarının etkisiyle hangi kentte olduğunuzu bile şaşırabiliyorsunuz.
Sonuçta, bir kenti diğerlerinden ayıran en önemli özellikler yok oluyor ve bir kentsel kimliksizleşme başlıyor. Vatandaşların yaşadıkları çevreye yabancılaştıkları, kimliksiz bir kentte mutlu olabileceklerini düşünmek bir hayalden fazla bir şey değildir. Özetle; eğer bir kent yöneticisi için başarı söz konusu olacaksa; marifet, bir kenti diğerleri ile aynılaştırmakta değil, aksine o kentin farklılıklarını koruyup geliştirmektedir.
Eğer kenti bir turistik ürün olarak pazarlayacaksanız; yerli veya yabancı turist, o kente bir başka kente benzediği için değil, aksine diğerlerinden farklı olduğu için gelmeyi tercih edecektir. Bir kenti; adı ne olursa olsun, hangi kıta veya ülkede bulunursa bulunsun bir başka kente benzetmeye çalışmak, değerlendirmek istediğiniz o kentin yerel kimliğini yok etmek –bir başka deyişe, o kenti farksızlaştırmak– anlamına gelir.
Kimliksiz bir kente; uzun vadede hiç kimse ne gelmek, ne de o kentte yaşamaktan tat alır.
Gürcan Banger Köşe yazarı