PROJECİLİĞİN SİNERJİK ETKİSİ VE BÖLGESEL KALKINMADAKİ ROLÜ
19 Ekim 2024 10:59:10
PROJECİLİĞİN SİNERJİK ETKİSİ VE BÖLGESEL KALKINMADAKİ ROLÜ
AĞUSTOS 2005’de yazdığım bu yazımı, arşivimden alarak güncel olduğu için paylaştım.
Muhtelif ortamlarda, internette ve üyesi olduğum gruplarda yapılan tartışmaları büyük bir keyifle izliyorum. Elimden geldiğince ve dilimin döndüğünce de bu tartışmalara katılmaya gayret ediyorum. Ancak yazılmayan, üstünde durulmayan bazı konular var ki uzun zamandır yazmak istememe rağmen bir turlu fırsat bulamadım. Konunun daha iyi anlaşılması için bir kaç örnek vermek istiyorum;
– Mevcut hükümeti eleştiriyoruz, bazen de geçmiş hükümetler dönemini, fakat yeni uygulamalar geliştirmek ve önerilerde bulunmakta eksik kalıyoruz.
– AB’yi eleştiriyoruz fakat AB ile gelen bazı yeni kavramları tartışmıyoruz.
– ABD’yi eleştiriyoruz İç islerimize burnunu sokuyor diye ama çalışma şekillerinden ders çıkartmayı beceremediğimiz için ekonomik ve siyasal olarak güçlü olduğumuz durumlarda dahi kaybediyoruz.
Daha fazla örnek vermek mümkün olabilir herhalde. Diğerlerini size bırakıyorum. Bu yazının ana konusu olan önerim veya yaklaşımım işte bu soruların cevabına yönelik.
Bildiğiniz gibi bizler millet olarak planlı hareket etmeyi çok önemsemeyiz. Kararlarımızda hep acelecilik vardır. Proje adını verdiğimiz yeterince fizibilitesi olmayan birçok düşünceyi ölçüp- biçmeden hemen uygulamaya baslar, karşımıza çıkan küçük bir engelde de vazgeçeriz.
Özellikle politikacılarımız bu konuda başı çekerler. Seçimlerde yüzlerce proje sayarlar, seçimden sonra da ben yanlış hesaplamışım olmuyor derler. Biz yine de seçeriz..
Arzu ettiğimiz problemsiz Dünya’nın kuruluşuna katkıda bulunmak yerine, sorunlarla başa çıkabilen, organize olmuş, ekibi ile sürekli dayanışma içinde olanların başarılı uygulamalarını, o yaptı biz niye yapmayalım diye biraz da kıskançlıkla izler, yanına ayni iş için bir dükkan veya büro daha açar, sonra da yeterince iş deneyimine sahip olmadığımız için beceremeyip kapatmak zorunda kalırız.
Bugünlerde AB projeleri hazırlamak konusunda birçok çevrede hummalı arayış var. Özellikle akademisyenlerimiz bayrağı kimseye kaptırmak istemiyor. Kabul edilenler ve uygulananlar zaman, zaman basında yer buluyor. Aslında hazırlanan projeler, kabul edilenlerin belki 10 kati fazla. Bu projelerden amaç AB ve diğer hibe kuruluşlarından 10.000 ila 100.000 Euro arasında hibe alabilmek. İnanın proje hazırlamak için o denli büyük bir mesai veriliyor ki…
Proje desteklenmeye uygun bulunmadığında zannedersiniz Dünya’nın sonu geldi. Türkiye için hazırlanan özellikle yaşam, çevre, eğitim, sağlık vb. yüzlerce proje yanında, diğer Avrupa ülkelerinde de hazırlanan projelere baktığımızda hepsi birbirinden güzel ve mutlaka uygulanması gerektiğinde herkes hemfikir. Fakat gelin görün ki bu projelerden bir tanesini alıp da kendi bölgesinde uygulamaya gayret eden yok. Eğer uygulayabilse yüzlerce kişi eğitilmiş olacak, şu kadar çevre sorunu çözülecek, sağlık ve yoksulluk sorunları azalacak, işsizler iş sahibi olacak, firmalar kar edecek vs.
AB projesi hazırlayanlar bilir. Projenin bir maddesinde bu projenin uygulanabilirliği ve destek sonra erdikten sonra sürdürülebilirliği hakkında bilgi ve taahhüt isterler. Biz de bu konularda görüşlerimizi, gerekçeleriyle açıklarız.
Örneğin İstanbul veya Diyarbakır için hazırlanan bir sosyal kalkınma projesi neden Konya, Samsun, Denizli vb. diğer iller için örnek alınarak uygulanmaz? Yukarda da dediğim gibi proje toplam bütçesi 100.000 Euro ise bu bütçenin ilk % 40’lik bölümü, demirbaş alımları ve ilk hazırlık giderleri için iki ay içinde harcansa da geriye kalan 60.000 Euro 10 ay içinde harcanacaktır. Yani ayda 6.000 Euro lazım.
Simdi soruyorum;
*Ülkemizin gelişmişlik seviyesi ve eğitim düzeyine bakıldığında Anadolu’nun herhangi bir ili için hazırlanan proje % 80 ilde de aynen uygulanamaz mı?
*Hibe desteği almış, başarı ile uygulanmış bir projeyi başka bir il veya ilçede uygulamak için Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek var mı?
*Birçok yardımsever, Kurumsal Şirketler ve bağışçılar ile Yerel yönetimlerin BİT- Belediye İktisadi Teşebbüsleri, Merkezi ve Mülki yönetimlerce tasarlanmış bir projeye ayda 6.000 Euro veremez mi?
*Amaç Türkiye’nin kalkınması ve batı uygarlığını yakalamaksa küçük, küçük projelerle insan kaynağımızın eğitimi, sağlığı ve istihdamı için ille de AB hibesi mi gerekli?
*Bu projeleri uygulamaya başladığımızda ülke olarak projeli yasam kültürü kazanmış olmaz mıyız?
*Hükümet onu yaptı, o parti şunu yapmıştı gibi kayıkçı kavgalarını bir yana iterek halk, STK- Sivil Toplum Kurulusu ve Yerel yönetimler olarak sorun çözebilen ve hizmet veren kuruluşlar haline gelemez miyiz?
*Toplumsal uyanış ve milli hedeflerimizi gerçekleştirme yönünde bu başarılara ulaştıktan sonra kime ihtiyacımız var? AB bizi kabul etmezse etmesin. Biz onun teknolojisini ve düşüncesini yakaladıktan sonra insanca yaşamayı, kaynaklarımızı değerlendirmeyi başaramaz mıyız?
*Proje çalışmasını sayın vekillerimize, ustamdan böyle gördüm deyip mevzuatı bile takip etmeyen bürokratlara, Yerel yöneticilerimize ve hala babadan kalma usullerle işini yönetmeye çalışan gelenekçi tüccarımıza da anlatabilirsek, anlayamayan vekil olursa; “sen bizi temsil etmiyorsun” diyebilirsek, ABD’ye ve AB’ye haklı olduğumuz konularda ihtiyacımız olur mu?
Bilgi paylaşınca güzel
Ahmet Baybars GÖĞEZ